Tarih, bize genellikle sadece yüzeyi gösterir ve gerçeklerin derinliklerindeki gizemleri örtbas eder. Christopher Marlowe ve William Shakespeare gibi iki büyük İngiliz edebiyatçısının hayatları ve eserleri arasındaki paralellikler, sadece bir tesadüf müydü yoksa gizli bir gerçeğin izleri miydi?
Marlowe, İngiliz edebiyatının parlayan yıldızlarından biriydi; trajik ölümü ise hala birçok soruyu beraberinde getiriyor. 1593 yılında Canterbury'de bir kavgada öldüğü söylenirken, bu olayın perde arkasında başka bir gerçek mi yatıyordu? Marlowe'un yazdığı eserlerdeki derinlik ve edebi incelikler, onun sadece bir oyun yazarı olmadığını, aynı zamanda şahane bir zeka sahibi olduğunu gösteriyor. Peki ya Marlowe, Shakespeare olarak bildiğimiz kişiydi?
Birinci gösterge, eserler arasındaki dikkate değer benzerliklerdir. Marlowe'un "Dr. Faustus" adlı eseri ile Shakespeare'in "Macbeth" ve "Hamlet" gibi trajedileri arasında paralellikler bulmak zor değil. Karakterlerin içsel çatışmaları, insan doğasının derinliklerine yapılan yolculuklar ve trajik sonlar arasındaki bağlantılar, bu iki yazarın ortak bir zekadan beslendiğini gösteriyor olabilir mi?
İkinci olarak, Marlowe'un ölümü etrafındaki gizemli perdeyi aralayalım. Kavgada öldüğü iddiası, o dönemdeki politik entrikaların gölgesinde kalmış olabilir mi? Belki de Marlowe, bazı tehlikeli sırları biliyordu ve sessizce ortadan kaldırıldı. Bu sırlar, belki de tahtla ilgiliydi ve Marlowe'un Kraliçe Elizabeth ile olan yakın ilişkisiyle ilgili olabilir miydi?
Kraliçe Elizabeth döneminde, siyasi entrikalar ve taht kavgaları hemen her köşede dolaşıyordu. Marlowe'un Kraliçe ile yakın ilişkisi ve yazdığı eserlerin altında yatan mesajlar, belki de gerçeği gizlemek için kullanılan araçlardı. Belki de Marlowe, tahtın gerçek varisiydi ve bu gerçek, sessiz sedasız gömüldü.
Edebiyat tarihindeki bu gizemler, zamanla derinleşiyor ve asıl gerçeği örtmek için daha fazla çaba sarf ediliyor gibi görünüyor. Belki de Marlowe'un gölgesi, Shakespeare olarak bildiğimiz kişinin arkasında yatan gerçeği temsil ediyor. Kim bilir, belki de gerçek Shakespeare, sadece bir perde arkasındaki gizemlerin ardında kalmış bir figürdü ve Marlowe, sahnedeki yüzüydü.
Sonuç olarak, tarih sadece yazılmış olanı değil, aynı zamanda yazılmamış olanı da içerir. Marlowe ve Shakespeare arasındaki bağlantılar, belki de edebiyat tarihindeki en büyük gizemlerden birini oluşturuyor. Bu gölgeler arasında gezinirken, belki de gerçeğin kendisine yaklaşıyoruzdur.
إرسال تعليق